+90 312 222 62 24 Kızılırmak Mahallesi, Protokol Plaza No:39/129 Çukurambar- Çankaya / ANKARA

Haber ve Yayınlar

Soruşturmanın Gizliliği

Soruşturma safhasının gereği olarak müdafi, savcının maddi gerçeğe ulaşma adına gizli tuttuğu işlemleri inceleyememektedir. Müdafi müvekkilinin hangi suç isnadına maruz kaldığını, hangi delillerle suçlandığını öğrenmek istemektedir. Dosyayı öğrenme isteği müdafi açısından mutlaka müvekkili temsil etme arzusundan ya da müvekkilin cezalandırılmasını engelleme düşüncesinden kaynaklanmamaktadır. Çoğu müdafi soruşturma safhasında olan bir şüphelinin savunmasını üstlenip üstlenmeyeceğine dosya üzerinden karar vermektedir. Soruşturmanın gizli yürütülmesi ve belirli delillerin, maddi olayların müdafiden gizlenmesi şüphelinin vekaletini alıp almama konusunda müdafiyi çaresiz bırakmaktadır.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 153. maddesinde öngörülen “müdafinin dosyayı inceleme yetkisi” bu bağlamda en değerli hukuki araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yetki sayesinde müdafi müvekkilinin ne ile suçlandığını, neden suçlandığını öğrenebilmekte ve bu yolla savunma hakkına hayat verebilmektedir. Şüpheliye isnat edilen eylemleri ve maddi olayları içeren dosya incelenemediği müddetçe savunma yapılabilmesi olanağı bulunmamaktadır.

Bu kadar önemli bir savunma mekanizmasının ise Türk Ceza Muhakemesi’ne nispeten yeni yerleşmiş olduğunu kabul edilebiliriz. 1992 yılında CMK’yı değiştiren 3842 sayılı Kanun ile müdafinin dosyayı inceleyebilmesi kural haline getirilmiş ve gerekli savunmanın hazırlanabilmesi bakımından son derece önemli bir adım atılmıştır.

Maddenin ilk fıkrası açıkça müdafinin soruşturma evresi süresince dosyayı inceleyebileceğini ve her istediği belgenin örneğini alabileceğini düzenlemektedir. Bu yetki kural olarak kabul edilmiştir ancak maddenin ikinci fıkrasında da görüleceği üzere bu yetki karşısında bir “kısıtlama hükmü” bulunmaktadır. Gerçekten de Cumhuriyet Savcısı, müdafinin belli dosyaları incelemesi ve bu dosyalardan belge alması üzerine soruşturmanın amacının tehlikeye düşebileceği kanısına varırsa sulh ceza hakiminden kısıtlama kararı almasını talep edebilmektedir. Doktrinde kısıtlama kararı mekanizmasının belli soruşturmaların amacı açısından elzem olduğu kabul edilmektedir. Özbek’e göre belirli hallerde dosyayı inceleme ve belgelerden örnek alınmasına kısıtlama getirilmesi makul kabul edilmelidir. Zira soruşturma evresi gizlilik kuralı üzerine kurulmuştur. Gizliliğin tamamen ortadan kalkması sonucunda şüphelinin kaçması, delillerin yok edilmesi ve en nihayetinde muhakemenin tümüyle yapılamaz hale gelmesine sebebiyet verilecektir. Bu konu bağlamında kısıtlama kararının her maddi olayda savunma hakkını ihlal edeceğini söylemek mümkün değildir. Bu yönde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de verdiği kararlar da mevcuttur.

Maddenin 3. fıkrası yukarıda bahsi geçen kısıtlama kararı bulunsa dahi engellenemeyecek dosya içeriklerinden bahsetmektedir. İfade tutanakları, bilirkişi raporları ve kişinin hazır bulunduğu diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında kısıtlama kararı verilememektedir. 3. fıkrada bahsi geçen belgelere müdafi soruşturma evresinde her zaman erişebilmektedir. Yeni CMK neredeyse tüm ceza muhakemesi işlemlerinde, delil toplama safhasının birçok noktasında müdafinin hazır bulunmasını kabul etmiştir. Örneğin bir keşifte hazır bulunan müdafinin bizzat delillerin toplanması sırasında gözleriyle şahit olduğu işlemleri daha sonra dosyada incelemesinin yasak olması mantığa sığmamaktadır.

Son olarak bu maddenin savunma makamı açısından ortaya koyduğu tablonun genel bir değerlendirmesini yapmak gerekecektir. Soruşturmanın içeriğini öğrenerek savunma hazırlama görevini ifa etmek isteyen müdafi bu görevi gerektiği gibi yerine getirebilmek için sanık hakkındaki suçlamayı, leh ve aleyhteki tüm delilleri bilmesi gerekir. Yazılılık ve gizlilik ilkelerinin hakim olduğu soruşturma safhasında müdafinin en önemli hukuki aracı dosyayı inceleme yetkisidir.

Savunma hakkının korunması adına Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin düzenlediği en önemli madde “adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesidir. Maddenin birinci fıkrası adil yargılamanın gereklerini genel bir çerçevede belirtmekte iken, maddenin devam eden hükümleri sanığın haklarını özel olarak düzenlemektedir. Konumuz “dosya inceleme yetkisi” bağlamında ise sözleşmede doğrudan bir hüküm düzenlenmemiştir. Ancak uygulamada, sözleşmenin 6. maddesinin 3. fıkrasında yer alan bentler incelediğimiz yetki açısından önemli dayanak noktaları sağlamaktadır.

Sanığın haklarının silahların eşitliği ilkesi adına güçlendirildiği bu fıkranın özellikle (a) ve (b) bendi uygulamada dosya inceleme yetkisini dolaylı olarak koruma altına almaktadır. Sözleşmenin 6/3(a) maddesinde kişinin kendisine yöneltilen suçlamanın nedeninden ve niteliğinden haberdar olması gerektiği düzenlenmiş iken, (b) bendinde de savunmanın hazırlanması için gerekli zaman ve kolaylığın sağlanması gerektiği belirtilmektedir. Gerçekten de 6/3(b) bendinden dolayı kişilerin savunmasını hazırlama görevini üstlenen müdafinin bu görevin doğal bir sonucu olarak dosyayı inceleme yetkisinin kabulü gerekmektedir26. Yine sözleşmenin (a) bendinde yer alan “yöneltilen suçlamanın nedenin haberdar olma” hakkından dolayı müdafinin dosyadaki suç isnadını, delilleri incelemeye yetkilendirildiğini söyleyebiliriz. Mahkemenin bu hakkın da her temel hak ve özgürlükte olduğu gibi kısıtlanabileceğine dair kararları bulunmaktadır. Yani müdafinin dosyayı inceleme yetkisi yerel kanunlarca engellenebilir ve meşru bir düzenle zaman dilimi içinde gizlilik kararı dosya üzerinden kaldırılmayabilir.

Gorny v. Poland davasında kamu menfaati adına verilen gizlilik kararlarının meşruiyeti tartışılmaktadır. Karar metninin 40. paragrafında, mahkeme, kamu yararına devletlerin belli dosyalara gizlilik sağlayabileceğini ve sanığın kendisinin veya müdafinin bu dosyalara erişemeyebileceğine hükmetmektedir. Yani belli dosyalarda gizlilik kararı alınabilecektir. Ancak mahkeme bu tip gizlilik kararlarının ancak istisnai durumlarda kullanılabileceğinin ve istisnanın kural haline gelmemesi gerektiğinin altını çizmiştir. Bir sonraki paragrafta ise bu gizlilik halinden dolayı savunmanın önemli derecede zedelendiği, gizlilik kararının meşru bir neden bulunmadan verilerek silahların eşitliği ilkesine aykırı davranıldığı belirtilmiştir.

Müdafinin dosyayı inceleme yetkisi Ceza Muhakemesi Hukuku’nda özel olarak düzenlenmiştir. CMK 153’ün gerekçesinde savunma hakkının kuvvetlendirilmesi ve silahların eşitliğinin korunması temel alınmıştır. Gerekçede madde hükmünün konusu müdafinin “bilgilere ulaşmasıdır”. Bu sonuca ulaşılması adına hükmün ikinci fıkrasında kısıtlama adına “soruşturmanın amacının tehlikeye düşmesi” ve “sulh ceza hakiminin kararı” gibi önemli koşullar getirilmiştir.